Anne olanlar çektikleri, baba olanlar da tanık oldukları için pek çok insanın yaşadığı bu hadiseyi çok iyi bilirler. Mevzunun aslını bilmeyen bazıları; `Yeniden kim bilir ne yedin?` diye hanımını suçlar. Hanımlar da kendi aralarında konuşurken; `Aman benim gebeliğim çok sıkıntılı oluyor.` diyerek tekrar çocuk sahibi olmak istemediklerini söylerler.
Bazıları da kış ortasında karpuz, yazın portakal isteyerek çevrelerindekileri seferber ettiklerinden söz ederler. Mide bulantısı, kusma veya belli gıdalara karşı aşırı isteklilik veya isteksizlik denilen, gebeliğin göstergesi olan belirtiler, halk arasında aş erme deyimi veya sabah hastalığı ile dile getirilmektedir. Aş erme belirtileri ekseriyetle gebeliğin ilk üç ayı içinde (7–12 haftalar arası) müşahede edilir. Aş ermenin muayenehane göstergesi olan bulantı ve kusmaların şiddeti, bünyeden bünyeye ve beslenme muhteviyatına bağlı olarak değişir. Gebe kadınların çoğunda bulantı ve kusma yakıntıları, gebeliğin dördüncü ayından itibaren kesilir . Çok az kadında bu yakıntılar dördüncü ve beşinci aya kadar uzayabilir.
Aş ermeye ne neden olur? Gebeliğin başlangıcında artan ve anne ile yavru arasındaki alışveriş yolu olan plasentadan salınan östrojen, anne adayının koku alma duyusunun hassasiyetini artırır. Bu açıdan östrojen itibariyle daha zengin olan gebe kadınlar, ilk üç ayda erkeklere kıyasla daha iyi koku alırlar. Östrojen ve progesteron hormonları ayrı olarak beyin sapındaki hassasiyeti artırarak kandaki çok az miktarda bulunan zehirli maddelerin (zehirlerin) keşfedilmesini sağlar. Beynin bu bölgesi kanda bulunan zehirli maddenin farkına vardığında, bulantı ve kusma hislerini harekete geçirir. Gebelikte bulantı ve kusmayla karakteristik aş erme belirtinini yaşayan kadınların düşük yapma ihtimalinin çok düşük; aş erme belirtisi yaşamayan hamilelerin ise, düşük yapma ve sakat bebek doğurma rizikolarının oldukça yüksek olduğu da ortaya çıkarılmıştır. Aş erme konusunda yakıntıların en yoğun olduğu dönem, bu arada hamileliğin en kritik dönemidir. Gebeliğin bu ilk üç ayında, organlaroluştuğundan embriyonun kimyasal maddelere en fazla hassas olduğu müddettir. Bu dönemde hayati ve mucizevi bir farklık yaratılarak, annenin bağışıklık sistemi, embriyonu reddetmemesi için baskılanır. Bu sayede embriyon reddedilmeden rahimin duvarına ağacın toprağa kök salması gibi sıkıca yapıştırılır. İmmün sistemin baskılanması yavru açısından çok ehemmiyetli bir avantaj iken, anne için hastalık yapıcı mikroplara karşı açık ve hassas hale gelmesi bir dezavantajdır. Bağışıklık sisteminin baskılandığı bir dönemde hamile annenin bozulmuş gıdaları ve potansiyel olarak parazit ve hastalık yapıcı mikroorganizmalar taşıyan gıdaları almaması için, annenin beyindeki koku ve tat reseptörleri (alıcılar) çok hassas hale getirilir. Aş erme döneminde hamile kadınların en fazla tiksindikleri ve canlarının çekmediği yiyeceklerin başında; et, balık , tavuk ve yumurta gibi gıdalar gelir. Bu gıdaların (çağdaş hijyenik gizleme ve gıda ambalajlama koşulları hariç tutulursa) hastalık yapıcı mikroorganizmaları ve parazitleri taşıma ihtimali oldukça yüksektir . Aş erme; hastalık değil, anne ve çocuğa şefkat ve merhametin açık bir tecellisinin sahnelendiği fizyolojik uyum hadisesidir.
Gebelikte vücuttan gelen duyarlı sinyallerin bir takım besinlere karşı aşermeye kapı araladığı, bunun da anne adayı ile bebek için ihtiyaç duyulan gıdaların alınmasını sağladığı düşünülüyor. Uzun müddettir kabul gören teoriye göre, aşermeye vücuttan gelen duyarlı birtakım sinyaller kapı aralıyor. Gebeler bir yiyecekten hoşlanmadıklarını hissettikleri vakit bu yiyecek, genelde vücut için kötü özellik taşırken, aşırı istek duydukları besinler de yeniden genelde o an bebek ve anne için ihtiyaç duyulan maddeleri içeren gıdalar oluyor. Yemeklere karşı iğrenme veyahut aşermenin bir gerçek olduğunun kabuledilerek, bu vaziyetin en doğru şekilde değerlendirilmesi gerektiği dile getirilen sitede, şu görüşlere yer veriliyor: "Şayet birşeyler aşeriyorsanız ve bu bebeğiniz ve sizin için iyiyse ne olursa olsun yiyin. Şekerli gıdalar ya da tatlı aşeriyorsanız bunun yerine, çikolata, kuru kayısı, meyve sularıyla tatlandırılmış çörekler veya çok tuzlu çörekler yerine az tuzlu olanları seçenek edebilirsiniz."